Evliliğin bitmesinin en üzücü nedenlerinden biri de değerinin eşler tarafından çok geç anlaşılmasıdır.
Mutsuz bir evlilik hastalanma olasılığını yaklaşık %35 oranında arttırır.
Evli kalanların yaşamı, boşanan kişilerin yaşamından 4 yıl daha uzun olmaktadır.
Mutlu çiftlerin, boşanmış ya da mutsuz çiftlerden daha uzun ve daha sağlıklı bir yaşamları oluyor.
Mutsuz evliliklerde kronik, yaygın hem fiziksel hem de duygusal açıdan sürekli stres altında hissediliyor. Bu durum bedene ve zihne, yüksek tansiyon ve kalp hastalığını içeren çok sayıda fiziksel rahatsızlığın yanı sıra anksiyete, depresyon, intihar, şiddet, psikoz, cinayet ve madde bağımlılığını içeren bir sürü psikolojik rahatsızlık şeklinde kendini belli edebilecek fazladan bir yük bindiriyor.
Boşanma ve mutsuz evlilikler, bağışıklık sisteminin işlevini azaltmaktadır. Bedenin, yabancı istilacılarla savaşma yeteneği düşüyor.
Mutlu çiftler, bağışıklık işlevindeki bu zayıflamadan kaçınmakla kalmıyor; ayrıca bağışıklık sistemleri fazladan bir destek de görebiliyor.
Gottman tarafından yapılan bir araştırmada evliliklerinden çok hoşnut olanlarla birbirine nötr bir duygusal tepki veren ya da mutsuz olanlar arasında çarpıcı bir fark keşfedilmiştir. Her denekten alınan kan örneklerini, bağışıklık sisteminin başlıca savunma silahları olan birtakım akyuvarların tepkisini sınamak için kullanılmıştır. Sonuçlara göre; yabancı istilacılara karşı koyan bu akyuvarlar, mutlu çiftlerde öteki deneklerdekine kıyasla daha fazla çoğalmıştır.
İyi bir evlilik bağışıklık sitemini güçlendirerek sağlığa katkıda bulunarak ömrü ve yaşamın kalitesini yükseltir.
Mutlu bir evlilikten ailenin tüm üyeleri kazançlı çıkar.
Çocuklarla ilgili bulgular da göstermektedir ki; çocuklar uğruna kötü bir evliliği sürdürmek akıllıca olmayabilir. Anne babanın birbirine düşmanca davrandığı bir evde çocuk yetiştirmek, açıkça zararlıdır. Huzurlu bir boşanma, savaşı andıran bir evlilikten iyidir. Ne yazık ki boşanmalar nadiren huzurlu olmaktadır. Anne-baba arasındaki düşmanlık, genellikle ayrılmadan sonra da devam ediyor. Bu nedenle, anne-babası boşanmış olan çocukların işleri çoğunlukla, berbat bir evliliğin çapraz ateşi arasında kalanlar kadar kötü gidiyor. Çocukları olmayan karı kocaların çoğunluğu da boşanmadan sonra hala aralarındaki bitmemiş işleri devam ettirebiliyor ve evlilikteki mutsuzluk boşanmadan sonraki hayatı da etkilemeye devam ediyor.
Evlilik tatsızlaştığında, tek acı çeken karı-koca değildir; çocuklar da acı çeker. Anne babanın arasındaki çatışmaların yönünü değiştirmek için çocuklar kendilerinde semptomlar oluşturabilir. Anaokulu çocukları üzerinde yapılan altmış üç çocuk üzerinde yapılan bir incelemede, evlilik içi büyük çatışmaların yaşandığı evlerde yetişenlerin stres hormonu düzeyleri, incelenen diğer çocuklarla karşılaştırıldığında kronik bir biçimde yüksek çıkmıştır. Aşırı stresin bu biyolojik göstergesi davranışlara da yansımaktadır. Onbeş yaşına kadar bu çocuklar izlenmiş ve aynı yaştaki diğer çocuklarla karşılaştıklarında, okul kırma, depresyon, yaşıtları tarafından reddedilme, davranışsal sorunlar(özellikle saldırganlık), okulda düşük başarı, hatta başarısızlığa daha yatkın oldukları gözlenmiştir. Çocuklar için anne ve babayla olan bireysel ilişkisinden ziyade anne babanın arasındaki ilişki daha önemlidir.
Kaynaklar
Gottman J.; Evliliğin Yedi İlkesi, Varlık Yayınları
Comments