Çocuğum Okula Hazır mı?
İlkokul 1.sınıf öğretmeni, öğrencisi ve velisi olmak çok farklı bir heyecandır. Çocuğu 1.sınıfa başlayacak velilerimiz, okulların kapanmasından okulların açılacağı güne kadar mutluluk, heyecan, gurur, merak, korku, kaygı gibi birçok farklı duyguyu bir arada yaşarlar. Ancak, bu yaz tatili döneminde en fazla hissedilen duygunun, çocukları için en uygun okulu ve öğretmeni belirleme ile 1.sınıfa başlama zamanı konularında yaşanılan kararsızlık olduğunu görüyor ve okuyorum.
Ülkemizde eğitime başlama yaşının bir yıl öne alınmasıyla birlikte 1. sınıflarda 5 yaş grubu (60-71 aylar) ile 6 yaş grubu (72-83 aylar) öğrenciler birlikte eğitim öğretim görmeye başladılar. Bu durumla ilgili olarak farklı uygulamalar yapıldı. Öğrenciler aylara göre gruplandırılarak, aynı ay grubundaki öğrencilerle sınıflar oluşturuldu.
Sınıf öğretmenleri, en küçük yaş grubuyla en büyük yaş grubundaki öğrencilere aynı müfredatın, aynı ders kitaplarının uygulanması ve sonuçta aynı akademik başarının beklenilmesi nedeniyle büyük sıkıntılar yaşarken; küçük yaş grubunu alan öğretmenlerimiz büyük yaş grubunu alan meslektaşlarına göre çok daha fazla performans gösterip, yoruldular. Daha sonra, yaşanılan sıkıntılar nedeniyle her sınıfa her ay grubundan öğrenciler verilerek, aralarında neredeyse iki yıla yakın fark bulunan öğrenciler bir araya getirildi. Bu durumda da, öğrencilerin gelişimsel özelliklerindeki farklılıklar nedeniyle bazı sıkıntılar yaşanıldı.
Tüm bu yaşanılanlar nedeniyle velilerimizin, çocuklarını 1. sınıfa başlatma yaşı konusunda en doğru ve sağlıklı kararı verebilmek adına tereddütler yaşadıklarını, bu konudaki kaygıları nedeniyle diğer deneyimli annelerden fikirler istediklerini, bir bilene soralım mantığıyla sınıf öğretmenlerine danıştıklarını, birçok sosyal medya platformunda paylaşmaktadırlar.
Milli Eğitim Bakanlığı Okul Öncesi Eğitim Ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliği’nde 1.sınıfa kabul edilecek öğrencilerin özellikleri şöyle belirtilmiştir;
İlkokulların birinci sınıfına, kayıtların yapıldığı yılın Eylül ayı sonu itibarıyla 66 ayını dolduran çocukların kaydı yapılır. Gelişim yönünden ilkokula hazır olduğu anlaşılan 60-71 ay arası çocuklardan, velisinin yazılı isteği bulunanlar da ilkokul birinci sınıfa kaydedilir.
Millî Eğitim Bakanlığı Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinin 11 inci maddesinin altıncı fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde ;
“İlkokulların birinci sınıfına, kayıtların yapıldığı yılın eylül ayı sonu itibarıyla 69 ayını dolduran çocukların kaydı yapılır. Ayrıca 66, 67 ve 68 aylık çocuklardan velisinin yazılı isteği bulunanlar da ilkokul birinci sınıfa kaydedilir.
Okul müdürlükleri, yaşça kayıt hakkını elde eden çocuklardan 69, 70 ve 71 aylık olanları velisinin yazılı talebi bulunması halinde okul öncesi eğitime yönlendirir veya kayıtlarını bir yıl erteler.”
Birer anne baba olarak çocuklarımızın sahip olduğu bilişsel, duyuşsal, devinişsel özellikleri en iyi bizler bilebilir; hangi bilgi, beceri tutum ve davranışlara sahip olduklarını en iyi bizler tahlil edebiliriz. Çocuğumuzun uzun yıllar boyu devam edecek bir eğitim öğretim sürecine sağlıklı, mutlu ve başarılı bir şekilde başlamasını istememiz ve bu konuda endişelenmemiz kadar doğal bir şey olamaz.
Çocuğunuzun fiziksel gelişimi 1.sınıfa başlamaya uygun mu?
Uzmanlar, 66 ay ve üzerindeki çocukların ilkokula başlayabilmesi için kilolarının 16,5 kg’ın, boylarının 107,3 cm’nin altında olmaması gerektiğini; Türk toplum yapısının özelliklerini de dikkate alarak, kız ya da erkek farkına bakılmaksızın 66 aylık bir çocukta ideal kilonun 19,6 kg, boyun ise 113 cm olduğunu belirtmekteler.
Genelde annelerin 1. sınıfa başlamak için çocuklarının fiziksel gelişimi yeterli gördüklerini; akademik başarısı için de anasınıfındaki başarısını ölçüt olarak aldıklarını gözlemliyorum. Çocuğu 60-65 aylık olup, çocuğunu çok zeki ve başarılı bularak, eğitim öğretim hayatına diğer yaşıtlarından erken başlatıp, çocuğuna 1-2 yıl kazandırdığını düşünen velilerimiz olabildiği gibi çocuğunu okul öncesi eğitim almadan erken başlatan velilerimiz de olabiliyor.
Çocuğunuzun 1. sınıfa başlamak için hazır ve yeterli olup olmadığı konusunda kararsız iseniz, aşağıdaki soruları okuyup cevaplayarak, çocuklarınızı bir kez daha objektif olarak değerlendirebilir; daha sağlıklı ve doğru bir şekilde karar verebilir, yaşadığınız bu süreci kendiniz ve çocuğunuz adına rahatlatabilirsiniz.
Çantasını, kalemliğini kendisi hazırlayabilir mi?
Derse uygun defter ve kitaplarını, ders araç- gereçlerini kendisi hazırlayabilir mi?
Okul çantasını zorlanmadan kendisi taşıyabilir mi?
Tuvalet ihtiyacını yalnız olarak karşılayabilir mi? Pantolonunun ya da eteğinin düğmesini ilikleyip, fermuarını açıp kapatabilir mi?
Tuvalet ihtiyacından sonra kişisel temizliğini ve bakımını sağlığını tehlikeye atmayacak şekilde, hijyen kuralarına uygun olarak yapabilir mi?
Beslenme saatinde sizin hazırladığınız yiyecekleri beslenme çantasından çıkarıp yiyerek, çantasını toplayabilir mi?
Okul araç gereçlerine, özel eşyalarına sahip çıkabilir mi?
Kendisini ve ailesini, karşısındaki kişiye tanıtabilir mi?
Duygularını kolaylıkla ifade edebilir mi?
Rahatlıkla yeni arkadaşlıklar kurabilir mi?
Arkadaşlarıyla çatışma durumunda öfke kontrolünü sağlayabilir mi? Arkadaşlarıyla problemlerinde çözüm odaklı olabilir mi?
Grup oyunlarında kurallara uyabilir mi?
Okulda bulunan kendisinden büyük çocuklarla problem yaşadığında kendisini koruyabilir mi ya da savunabilir mi?
Okul kantininde sıraya girerek, isteğini rahatlıkla ifade edip, alış- veriş yapabilir mi?
Öğrenmeye meraklı ve istekli mi?
Yoğun ve yorucu olabilecek 1. sınıf sürecini zorlanmadan geçirebilecek enerjiye ve genel sağlık durumuna sahip mi?
Söylenenlere, gösterilenlere ya da yapılanlara odaklanabiliyor mu?
Verilen yönergeleri anlayabiliyor, takip edebiliyor mu?
Herhangi bir konuda tartışmaya katılıp, kendi fikirlerini kısaca açıklayabiliyor mu?
Yaş grubunun sahip olması gereken sözcük dağarcığına sahip mi?
Konuşurken tüm sesleri rahatlıkla çıkarabiliyor mu?
Kalemi rahatlıkla tutabilecek el ve parmak becerilerine sahip mi?
Kuralları olan, büyük ve kalabalık bir ortama uyum sağlayabilir mi?
Dinleme becerisine yeterince sahip mi? Örneğin, okunan bir masalı dikkati dağılmadan en az beş dakika dinleyebiliyor mu?
Yaşına uygun olarak verilen sorumlulukları, zorlanmadan ve istekle yerine getiriyor mu?
Yaşının gerektirdiği işleri yapabilme konusunda kendine güveniyor mu?
Kendisiyle ilgili olumlu duygular hissediyor mu?
Daire, kare, üçgen, dikdörtgen şekillerini çizme; ipe boncuk ya da makarna dizme, sınırın dışına çıkmadan boyama, düğme ilikleme, 1’den 10’a kadar rakamları ve gördüğü basit şekilleri kopya edebilme gibi ince motor becerilerini yapabiliyor mu?
Düz ve dairesel çizgiler yaparak yürüme, kendisine atılan bir topu elleriyle tutma, tek ayak üzerinde 10 defadan fazla zıplama, kendi başına salıncakta sallanabilme gibi kaba motor becerilerini yapabiliyor mu?
Büyük-küçük, sağ-sol, uzun-kısa, ağır- hafif gibi kavramları ayırt edebiliyor mu?
Ana ve ara renkleri tanıyor mu?
Belirtilen sayı kadar nesneyi ayırıp sayabiliyor mu?
1’den 10’a kadar sayılarla toplama ve çıkarma işlemi yapabiliyor mu?
İlkokula başlayacak çocukların hangi becerileri kazanmış olması gereklidir? Çocuğunuzun ilkokula başlamaya uygun olup olmadığını nasıl anlarsınız?
Özbakım becerileri: Tuvaletini yalnız başına yapabilir, elbiselerini ıslatmadan yüzünü yıkayıp, kurulayabilir, dişlerini fırçalayabilir, kendisi yemek yiyebilir, düğmelerini ilikleyip çözer, kendi başına giyinip soyunabilir. Defteri, çantası, ceketi gibi kendi eşyalarına sahip çıkabilir, toplayabilir;
Sosyal- duygusal gelişim: Kurallara uygun davranışlar sergileyebilir, arkadaşlık başlatabilir ve sürdürebilir, belli ölçüde gerilim ve öfkeyle baş edebilir, bir oyun için gerekli kuralları anlayabilir, sırasını bekleyebilir, sosyal kuralların nedenlerini anlayabilir
İnce motor -küçük kasların motor gelişim: çocukların yazı yazabilmesi için ince motor becerilerinin gelişmesi gereklidir.1′den 10′a kadar rakamları kopya edebilir, daire, kare, dikdörtgen, üçgen şekillerini çizebilir, dikey, yatay, eğik, eğri çizgileri çizebilir, kopya edebilir, şekillerin sınırını taşırmadan boyayabilir, baş, vücut, kollar, bacaklar, ağız ve gözlerden oluşan insan çizimi yapabilir, su gibi akıcı maddeleri bir kaptan diğerine boşaltabilir, verilen sıralamaya göre(renk, büyüklük gibi..) ipe boncuk dizebilir.
Kaba motor- büyük kasların motor gelişimi: 5 kez üst üste sekerek sıçrama hareketi yapabilir, öne doğru takla atabilir, kendine atılan küçük bir topu elleriyle tutabilir.
Bilişsel Gelişim; Algılama, dil ve kavram alanındaki gelişimleri içerir.
Algılama gelişimi:10-12 kadar ana ve ara rengi tanır ve bunları eşleştirebilir,1 den 20′ye kadar olan rakamları tanıyabilir, dokunarak nesneleri sayabilir,1′den 10′a kadar olan sayılarla toplama ve çıkarma işlemleri yapabilir, sıra ile haftanın günlerini sayabilir, aynı anda birbirini takip eden 2-3 emri yerine getirebilirim.
(“Suyu mutfaktan al, sonra bana getir ve yanıma otur” gibi), anlatılan bir öyküdeki detayları hatırlayabilir, sebep -sonuç ilişkilerini kurabilir.
Dil gelişimi: Adını soyadını söyleyebilir, ailedeki kişilerin isimlerini söyleyebilir, niçin sorusunu açıklayarak cevaplayabilir, geçmiş şimdiki ve gelecek zaman ile ilgili konuşurken kelimeleri (dün, bugün, yarın) doğru kullanır, dilbilgisi kurallarına uygun konuşur, zıt anlamlı s kelimeleri söyleyebilir(şişman-zayıf, sert-yumuşak ağır-hafif, gece-gündüz ).
Kavram gelişimi ölçütleri: Büyük- küçük kavramlarını, sağını, solunu bilir, nesneleri büyüklük, genişlik ve uzunluk özelliklerine göre sınıflandırabilir.
Çocukların bu gelişimleri tamamlanmadan ilkokul 1. sınıfa başlamaları ruh sağlığını nasıl etkiler?
Küçük yaşta okula başlayanlarda ayrılık kaygısı rahatsızlığı görülme riski, altı yaşında ilkokula başlayan çocuklara göre daha fazladır. Özellikle bu çocuklar okul öncesi eğitim almadılarsa risk daha da artmaktadır.
Dürtü kontrolü 5 yaşındaki bir çocukta tam gelişmediğinden davranışlarının kontrolünü sağlamakta zorlanacak, sınıfta sırasında bekleyemeyecek ve ilkokulda uyması gereken kurallara uymakta güçlükler yaşayabilecektir.
Beş yaşından önce el-göz kordinasyonunun, ince motor becerilerin, işlemsel düşüncenin tam gelişmemiş olması, soyut düşüncenin yetersizliği ve dikkati sürdürmedeki güçlükler nedeniyle bu yaştaki çocuklar öğrenme becerilerinde zorlanacaklardır. Bu yaştaki çocukların okulda belli seviyede başarı elde etmekte zorlanmaları gelişimsel açıdan normal olmasına karşın okul programları kapsamında beklenen kazanımları karşılamamaları nedeniyle, başarısızlık olarak yorumlanacak ve gereksiz olarak , ‘öğrenme güçlüğü’ veya ‘dikkat eksikliği’ olduğu gibi tanımlara maruz kalacaktır.
Bu çocukların 6 yaş grubu (72-83 aylar) ile aynı sınıflarda eğitime alınacağı açıklanmıştır. Bu da ayrı bir sakınca getirmektedir. Bu demektir ki aynı sınıfta 60-83 aylar arasında, yani aralarında yaklaşık 2 yıl fark olabilen çocuklar olacaktır. Bu durumda gelişimsel özellikler açısından 72-83 aylık çocuklar doğal olarak 60-66 ay arasındakilere göre çok önde olacak, onlardan daha hızlı öğrenecek, beklenenleri daha kolay yerine getirecektir. 60-66 aydakiler de bu durumda zorunlu olarak sınıfın daha başarısız ve geriden gelen grubunu oluşturacaklardır, yani bu grup daha okula başlarken başarısızlık duygusuna mahkum edilecek ve bu duygu onlarla eğitim yaşamları boyunca gidecektir. Erken dönemde kazanılan başarısızlık duygusunun çocukların daha sonraları da kendilerine güven duymalarını engellediği bilimsel olarak gösterilmiştir. Erken dönemde başarısızlık duygusu edinen çocukların okuldan soğudukları ve okul yaşamını kısa sürede bıraktıkları yapılan araştırmaların çok net olarak ortaya koyduğu bir gerçektir. Dolayısıyla eğitime başlama yaşını aşağıya indirmenin önemli bir sonucu kendini başarısız görerek büyüyen ve dolayısıyla kendine güvensiz ve başarılı olabileceğine inancı kalmamış nesiller yetiştirmek olacaktır.
Okula döneminde en sık karşılaşılan sorunlar nelerdir?
Ayrılık kaygısı, Anneden evden ayrılmakta güçlük
Okul fobisi
Arkadaş edinme ve iletişim kurmada güçlükler
Okul ve sınıf kurallarına uymakta güçlükler
Güvensizlik, kaygı bozukluğu
Dikkat eksikliği hiperaktivite , öğrenme güçlüğü
Ödev yapma problemleri
Ayrılık kaygısı: Bebekler 8. Aydan itibaren anneden ayrılmaya tepki vermeye başlarlar, ayrılık kaygısı 18. Ayda doruk noktasına ulaşır. Eğer anne ve bebeğin sağlıklı bir bağlanmaları varsa bu kaygının yavaş yavaş azalması 3 yaştan itibaren anneden ayrılığa katlanabilecek duygusal güce ulaşması gerekir. Eğer anne çocuğun bebekliğinden itibaren çok kaygılı, çocuğunun başına yanında olmadığında her an bir şey geleceğinden endişeleniyorsa, çocuğunu gözünün önünden ayırmamış, kısa süreli ayrılıklara alıştırmamışsa, sağlıklı bebeklerde 18 aydan sonra giderek azalıp 3 yaş gibi sonlanması gereken ayrılık kaygısı çok daha uzun sürer. Anaokulu, kreşe başlamakta okula başlamakta yeni ortamlara anne olmadan girmekte çok zorlanır.
Ayrılık kaygısını azaltmak için öneriler:
7 ay - 2 yaş dönemi içerisinde bakıcı değiştirmemeye çalışın. Eğer çalışmaya başlayacaksanız, bebeğinizin siz yanındayken yavaş yavaş bakıcıya alışması için ona zaman tanıyın. Onlar arasındaki güven sağlandıktan sonra bazı görevleri bakıcıya devretmeye başlayın. Birkaç saatlik ayrılıklara çocuğunuzu alıştırın.
Evden ayrılacaksanız, kesinlikle ona gözükmeden, kaçarak evden çıkmayın. Mutlaka vedalaşın. Onu öpüp ona sarılın nereye gideceğinizi ne yapacağınızı kısa bir sohbetle ona anlatın ve mutlaka geri döneceğinizi söyleyin. O ağlasa bile siz sakin ve huzurlu bir şekilde ondan ayrılın. Eğer ağlayacaksanız bunu ondan ayrıldıktan sonra yapın. Bu hoşça kal sohbetini her ayrılıştan önce rutin bir şekilde mutlaka yapın. Ancak bu şekilde aranızdaki güven ilişkisi sağlamlaşacaktır.
Kaygılı ve üzüntülü olduğunuzu ona belli etmemeye çalışın ve yüzünüzdeki ifadenin sakin ve huzur verici olmasına özen gösterin. Çocuklar annelerin yüz ifadelerini okurlar. Unutmayın, kaygınızı çocuğunuza da yansıtıp onunda endişeli olmasına sebep olabilirsiniz.
Okul öncesi dönemde oyun grubu, kreş gitmesini sağlayın
Sakın geri adım atmayın, kararlı ve tutarlı olun.
Okul fobisi nedir?
Şiddetli bir endişe nedeniyle çocuğun okula gitmek istememesi veya okulla ilgili son derece isteksiz olmasıdır. Çocuk özellikle okul saatleri yaklaştığında sıkıntı artışı, mide bulantısı, karın ya da baş ağrısı gibi çeşitli bedensel yakınmalar bildirerek okula gitmemek ve kendisini evde tutabilmek için çaba harcar. Çocuk tarafından bu tür yakınmalar genelde sabah uyanır uyanmaz bildirilir ve anne-babayı ikna ettiğini, okula gitmeme kararının verildiğini anladığı anda da kendiliğinden kaybolur. Öte yandan, okul günleri ve okula gitme saatleri geldiğinde kendisini gösteren bu yakınmalara ek olarak, çocuk diğer zamanlarda da iştahsızlık, keyifsizlik, uyku düzeninin bozulması, içe kapanma, özellikle yabancılarla iletişime girmeye karşı direnç gösterme gibi tepkilerde bulunabilir.”
En sık okulların yeni açıldığı Eylül-Ekim aylarında ve 6-8 yaş gibi ilkokula başlangıç döneminde görülür. Yine okula başladıktan sonraki yıllarda, örneğin 11-12 yaşlarda okul değişikliğinin gündeme geldiği dönemlerde de ortaya çıkabilmektedir. Genellikle okul fobisi görülen çocukların, anneden ayrılma kaygısını yoğun biçimde yaşayan, ebeveynlere aşırı bağımlı çocuklar olduğu gözlemlenmektedir. Okul öğretmeninin veya arkadaşının gidişi, bağlı olduğu akrabanın hastalığı veya ölümü, ebeveyn boşanması, maddi sorunlar, aile içi huzursuzluk kardeş doğumu gibi durumlar da çocukta endişeyi artıracağı için okul fobisinin nedeni olabilir. Sebebin bir çocuk psikiyatristince araştırılması ve ailenin uygun yönlendirilmesi önemlidir.
Okul fobisi yaşayan ailelere öneriler?
Okulda olduğu zamanlardaki ayrılığın geçici olduğunu anlatılmalıdır.
Çocuk okula gideceği gün, aile üyelerinin sıradan bir günmüş gibi davranmaları, korkuyu çağrıştıracak ya da tetikleyecek davranımlardan uzak durmaları gerekmektedir.
Vedalaşmaları çabuk ve kısa süreli tutarak, gerekli açıklamaları yapıp, ayrılıkların doğal olduğu hissettirilebilir.
Sabırlı, tutarlı ve kararlı bir tavır içinde olunuz. Sorunu görmezlikten gelmek ve bir sonraki yıla havale etmek; ancak çözümü zorlaştırır.
Okul korkusuyla baş etmede yapılacak ilk iş çocuğun olabildiğince çabuk okula geri dönmesidir.
Çocuğu okula gitme zorluğu nedeniyle cezalandırmayın, küçük düşürücü sözlerle aşağılamayın. Çocuğun bunaltısı ile oluşan belirtileri şımarıklık, ilgi çekme arzusu ya da sizi kızdırmak için yapılan davranışlar gibi yanlış yorumlamaktan kaçının.
Çocuğunuz okula geç kaldığında, servisi kaçırdığında, mutlaka onu okula göndermek için başka çözümler geliştirin ve en kısa zamanda okula gönderin. Bazen çocuğunuz kendiliğinden eve dönebilir, bu durumda da yapmanız gereken onu okula geri göndermektir.
Okula gitmediği için çocuk suçlanmamalıdır. Bu sıkıntılı durumun geçici olduğunu, bazı başka çocuklarda da görüldüğünü ve destekle kolaylıkla iyileştiğini çocuğa anlatılmalı.
Çocuğum Okula Hazır mı?
Comments